Kısaca kendinizden bahseder misiniz?
Türkiye’de insanlar kendinden bahsetme sorusuna genelde ilk olarak mesleklerini söyleyerek başlıyor. Ben bu genel kanının aksine biraz kendi geçmişimden bahsedeyim. 1989 Ankara doğumluyum, fakat Türkiye’de hem ailevi sebepler hem de kişisel merak münasebetleriyle epey bir gezdim ve 7 farklı şehirde yaşadım. İrsî olarak değil belki, fakat tecrübe olarak epey zengin bir coğrafyaya hâkim olduğumu söyleyebilirim.
Evliyim ve eşim çocuk doktoru. Malum, Türkiye’de icra etmesi zor mesleklerden birisi. Pandemi döneminin büyük bölümünü de eşimin görevi sebebiyle Şanlıurfa’da geçirdim.
Koyu bir Fenerbahçe taraftarı ve kongre üyesiyim, sporun hemen her alanıyla ilgili olsam da koşu ve futbol ile özellikle ilgileniyorum.
Tarih özel ilgi alanım, “geçmişini bilmeyen bir millet var olamaz” gibi büyük sözler etmem elbette, ancak ben tarihte bambaşka toplumların birbiriyle ilişkisini ve birbirini etkileme derecesinin sanılandan çok daha fazla olmasını oldukça etkileyici buluyorum.
Ne gibi işlerle uğraşıyorsunuz ve şu an neler yapıyorsunuz?
Kişisel hayatıma benzer bir çeşitlilik profesyonel kariyerimde de mevcut. 2019 Ocak ayında katıldığım EY Danışmanlık, benim dördüncü iş yerimdi ve tam 4 yıl burada çalıştım. Öncesinde de hem danışmanlık hem de farklı sektörlerde deneyimlerim oldu. 2012-2017 arasında, yani Türkiye’nin yeni ekonomik modeline evrildiği yıllarda, Türk Telekom Mobil’de (o zamanki adıyla Avea’da) çalıştım. İlk tam zamanlı profesyonel tecrübem ise 2010-12 yılları arasında PwC Strateji Departmanı’nda olmuştu. Şimdilerde ise MediaMarkt Türkiye’de Strateji Grup Müdürü olarak görev yapmaktayım. EY’dan 2022 Kasım’da ayrılarak bu role geçtim.
EY’a giriş hikayenizi, EY’da geçirdiğiniz ve unutamadığınız bir anınızı bizimle paylaşabilir misiniz?
2018’in son aylarında EY Türkiye’den ayrılıp kariyerine yurt dışında devam edecek olan bir arkadaşım proaktif olarak (benim mesleki geçmişimi de bildiğinden) beni kendisinin yerine bu role önerdi ve o zamanki Veri ve Analitik Danışmanlığı ekibine yönetici olarak katıldım.
EY’da 2 yıl boyunca yönettiğim bir proje vardı. Global bir program çatısında fonlanan ve Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin yararlanıcı olduğu bir Akıllı Şehir Dönüşüm Programı’ydı. Bu program çerçevesinde sürekli çok farklı alanlardan paydaşlar ile görüşmeler yapmamız gerekiyordu. Malum, pandemi döneminde hepimiz evlerdeydik, ancak kamu sektörü tam olarak öyle değildi. Henüz aşının piyasaya sürülmediği ve pandemi doruk noktalarında iken Bursa Büyükşehir Belediyesi yaklaşık 100 kişinin katılacağı önemli bir çalıştayı fiziksel olarak Bursa’da yapma konusunda ısrarcı oldu. Biz ise projedeki yöneticim, Şirket Ortağımız Mehmet Bey ile inisiyatif alıp yalnızca ikimiz fiziken giderek ekibimizin kalanını uzaktan destek olacak şekilde çalıştayı gerçekleştirme kararı aldık. Bu özverili bir davranış gibi gözükse de bir yandan riskli bir karardı. Zira 3 gün sonra benim düğünüm olacaktı ve olabilecek her türlü önlemi almıştım. O dönemlerde çok popüler olan N95 tipi maske ile 8 saat boyunca çalıştay yönetmek gerçekten oldukça zordu. Fakat neyse ki hiçbirimiz o günden kaynaklanan bir bulaş yaşamadık. EY’da en çok yaşadığımız şeylerden biri de, farklı durumlara adapte olabilme yetkinliğini kazandıracak hikayeler oldu.
EY’da çalışmış olmanın size sağladığı avantajlardan ve ayrıcalıklardan kısaca bahsedebilir misiniz?
EY’da çalışmak bir marka değeri, uluslararası geçerliliği olan güçlü bir pasaport gibidir. EY’da geçirdiğim 4 yıl, hayatımın hiçbir döneminde olmadığı kadar profesyonel çevremin genişlediği ve daima yeni alanlar tanıdığım bir dönem oldu. Siz ne kadar deneyimli olursanız olun, danışmanlığın size sunacağı yeni alanlar daima mevcut.
EY’lılara iletmek istediğiniz bir mesajınız var mı? Özellikle kariyerinin ilk yıllarında olan genç arkadaşlarımıza neler söylemek istersiniz?
Her şeyden önce EY’da çalışmanın sağladığı ayrıcalıkları iyi analiz etmelerini, bunlara geniş bir perspektiften bakmalarını öneririm. Kurum kültürü, sürekli öğrenme, benzer bir akademik geçmişe ve yaşa sahip gençlerden oluşan dev bir kadro ve kurulan dostluklar, alanında çok tecrübeli liderler, uluslararası fırsatlar gibi. Bunlar çok kıymetli şeyler ve EY’lı gençlerin hayatlarının önemli bir kısmını geçirdikleri bu çatı altında kendilerini buraya ait hissetmelerini ve uzun dönemli planlar yapmalarını öneririm.
