Küresel faiz oranlarındaki değişimler, bankaların finansal sağlamlığını sınayan önemli testlerden biri haline geldi. Bu konu, finansal risk yönetimi alanında dünyanın önde gelen sertifikalarından biri olan Financial Risk Manager (FRM) sertifikasının 2025 rehberinde de yer aldı. FRM, risk yönetimi profesyonellerine yönelik en prestijli sertifikalardan biridir. Sertifika rehberinin "Güncel Konular" kısmında, Bank for International Settlements (BIS) tarafından yayımlanan "Gelişen Piyasalar Bankalarında Faiz Oranı Riski Yönetimi: Stratejiler ve Uygulamalar"(2023)* başlıklı makalesi, gelişen piyasa ekonomilerindeki bankaların faiz oranı riskini nasıl yönettiğini incelemesi nedeniyle özel bir önem taşıyor. Bu açıdan bizim de ilgi alanımıza giriyor diyebiliriz.
Bu yazım aynı zamanda Basel IV düzenlemeleri kapsamında öne çıkan iki temel konu olan IRRBB (Interest Rate Risk in the Banking Book) ve FRTB (Fundamental Review of the Trading Book) ile de doğrudan bağlantılı. Basel IV, faiz oranı riskinin bankacılık kitaplarında daha sıkı bir şekilde yönetilmesini ve piyasa risklerinin daha detaylı bir şekilde hesaplanmasını şart koşarak sektöre önemli bir dönüşüm getiriyor. Bu çerçevede, gelişen piyasa ekonomilerindeki bankaların faiz oranı riski yönetiminde karşılaştığı zorluklar ve uyguladıkları stratejiler, sektörün geleceği açısından kritik bir örnek teşkil ediyor. BASEL IV arifesinde de bu yazıya denk gelmiş olmak ve analizden faydalanmak bizim için oldukça faydalı oldu.
Özellikle gelişen piyasa ekonomilerindeki bankalar, faiz oranı riskini yönetme konusunda, gelişmiş piyasalardaki meslektaşlarından oldukça farklı bir yol izliyor. Daha az türev araca başvurmaları ve geleneksel yöntemleri benimsemeleri, bu bankaların risklerini kısmen daha doğal bir yolla kontrol altında tutmalarını sağlıyor.
Bankalar, genellikle varlık ve yükümlülüklerini kısa vadeli ya da değişken faizli yapılarla düzenleyerek yeniden fiyatlama farkını minimumda tutuyor. Örneğin, kredilerin faiz oranı ne kadar hızlı değişirse, vadeli mevduatlarla bu dalgalanmalara karşı o kadar hızlı bir tampon oluşturulabiliyor.
Bu strateji, faiz oranı değişimlerinin net faiz gelirleri üzerindeki etkisini azaltmaya yardımcı oluyor. Türev araçların sınırlı kullanımı ise dikkat çekici bir durum. Gelişmiş piyasa bankalarının aksine, bu bankalar faiz oranı türevlerini daha az tercih ediyor. Ancak bu durumun nedenlerinden biri, gelişen piyasalardaki türev piyasalarının yeterince derinleşmemiş olması. (Bizdeki yasal kısıtlamalar da özel olarak etkili oldu tabii ki.)
Bir diğer önemli bulgu ise bankaların menkul kıymet portföylerinin giderek büyümesi. Özellikle uzun vadeli devlet tahvillerinin bilanço içerisindeki payının artması, faiz oranı değişimlerine karşı daha hassas bir yapı ortaya çıkarabilir.