3 dakika okuma süresi 27 Kas 2020
People crowd shadows lined up against a red brick wall

Pandemi çalışanların psikolojik ihtiyaçlarını nasıl değiştiriyor?

3 dakika okuma süresi 27 Kas 2020
İlgili konu başlığı Yaşam Bilimleri Sağlık COVID-19

Covid-19 pandemisi ile ilişkili stres yaratıcı faktörlerin artmasıyla birlikte, çalışanlarının akıl sağlığını korumayı öncelikleri arasında tutan işverenlerin, yeteneğin muhafaza edilmesi ve kazanılmasında daha başarılı olduklarını görüyoruz.

Dünya genelinde normalleşme sürecinin başlamasıyla birlikte işverenler çalışanlarının ofise güvenli bir şekilde geri dönmelerini sağlamaya çalışıyor. Covid-19 pandemisi şirketlerin operasyonlarını insan sağlığını korumaya yönelik olarak bütünüyle yeniden yapılandırmalarını ve çalışma biçimlerini yeniden tasarlamalarını zorunlu kılıyor. Ancak Covid-19 tedavisi ve aşısı henüz bulunamadığından güvenli fiziksel bir ortam sağlanmasının hayati öneme sahip olduğu açık. Çalışanların kullandığı tüm alanların düzenli olarak dezenfekte edilmesi, ofis mobilyalarının sosyal mesafe kurallarına göre yeniden düzenlenmesi, sürekli maske kullanımı ve vücut ısılarının düzenli kontrol edilmesi gibi en temel önlemlerin yanında bu olağanüstü ortamda çalışanların akıl sağlığını koruyucu tedbirlerin de alınması gerekiyor.

EY Geleceğin Tüketicisi Endeksi’nin sonuçları, çalışanların kendilerini güvende hissedeceği bir çalışma ortamı yaratmanın işverenler için ne kadar önemli olduğunu ortaya koyuyor. Araştırmaya 13 farklı ülkeden katılan yaklaşık 13 bin tüketicinin %37’si çalışma ortamlarının normale dönmesinin aylar, hatta yıllar alabileceğini düşünürken; %67’si ise fiziki sağlıkları ile ilgili daha temkinli olduklarını ifade ediyor. Bununla birlikte katılımcıların %57’si de toplu taşıma kullanmaktan kaçındıklarını belirtiyor. Böyle bir ortamda fiziki sağlık ile birlikte akıl sağlığını korumak önem taşıyor. Baktığımızda Covid-19 pandemisi öncesinde de akıl sağlığı ile ilişkili konular çalışma dünyasında büyük bir yer tutuyordu. Örneğin, bir yazılım sağlayıcı şirket tarafından yapılan bir araştırmaya göre; ABD ve Birleşik Krallık’taki çalışanların %94’ünün iş yerinde stres altında hissettiğine işaret ederken, araştırma katılımcıların yaklaşık üçte biri ise stres seviyelerinin sürdürülemez seviyede yüksek olduğunu belirtiyordu. Dolayısıyla, sokağa çıkma kısıtlamaları ile birlikte ölüm sonrası tutulan yas, yalnızlık, gelecekle ilgili endişe, uzun çalışma saatlerinin yarattığı yük, iş kaybı veya çocuk bakımı gibi sorumluluklar akıl sağlığını korumayı her zamankinden daha önemli kılıyor.

Qualtrics tarafından yapılan bir anket, uzaktan çalışanların %44,4’ünün pandeminin başlamasından bu yana akıl sağlıklarında gerileme olduğunu belirttiklerini gösteriyor. EY Geleceğin Tüketicisi Endeksi’nde de benzer bir sonuçla karşılaşıyoruz; katılımcıların %83’ü evden çalışma döneminde üretkenliklerinde düşüş yaşadıklarını ifade ediyor. Ancak bununla birlikte, eğer fiziki sağlık ile ilgili endişe duyuluyorsa ofise dönüşün tüm çalışanlara moral vereceğini söylemek de doğru olmaz. Hatta Covid-19’a yakalanma ihtimali ile ilgili endişeler çalışanlar için hali hazırda stres yaratan iş ortamını daha da stresli hale getirir. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre; iş ortamının yarattığı anksiyetiyi artıran iki önemli faktör bulunuyor; sağlık ve güvenlik politikalarının yetersiz oluşu ve iletişim ile yönetim uygulamalarının zayıflığı. Bu noktadan hareketle, işverenlerin yeteneği muhafaza edebilmeleri çalışanlarıyla aralarında güven ilişkisi kurmalarından geçiyor. İşverenlerin oluşturacakları ofise dönüş programları kapsamında psikolojik destek sağlayıcı çalışmalar yapmaları ve çalışanlarına onlar için hangi tedbirleri alacaklarını adım adım aktarmaları gerekiyor. Bu alanda teknolojik çözümlerden faydalanılması çok önemli. Örneğin; yüz yüze toplantılara alternatif olarak farklı platformlar kullanılabilir, yeme-içme alanlarında temassız teknolojiler uygulanabilir, iş gücü eğitiminde sanal eğitim araçları kullanılabilir, sosyal mesafe sensörlerle takip edilebilir. Bununla birlikte, tele-sağlık uygulamalarının hayata geçirilmesi de çalışanları hem fiziki hem de psikolojik olarak dirençli kılacaktır. Tele-sağlık uygulamaları ayrıca olası bir hastalık durumunda erken müdahale yapılabilmesini de imkân tanıyacaktır.

Uzun vadeli değer yaratmayı hedefleyen şirketlerin, sürdürülebilir başarıyı yakalayabilmek için öncelikle çalışanlarının sağlığına ve güvenliğine odaklanması gerekiyor. Çalışanlarının hem fiziksel hem de psikolojik sağlığına yatırım yapmayan işverenlerin, üretken çalışanlarını organizasyon içinde muhafaza etmede güçlük çekeceklerini ve rekabet edebilirlikte kayıp yaşayacaklarını öngörüyoruz. 

Özet

Dünya genelinde normalleşme sürecinin başlamasıyla birlikte işverenler çalışanlarının ofise güvenli bir şekilde geri dönmelerini sağlamaya çalışıyor. Covid-19 pandemisi şirketlerin operasyonlarını insan sağlığını korumaya yönelik olarak bütünüyle yeniden yapılandırmalarını ve çalışma biçimlerini yeniden tasarlamalarını zorunlu kılıyor. Ancak Covid-19 tedavisi ve aşısı henüz bulunamadığından güvenli fiziksel bir ortam sağlanmasının hayati öneme sahip olduğu açık. Çalışanların kullandığı tüm alanların düzenli olarak dezenfekte edilmesi, ofis mobilyalarının sosyal mesafe kurallarına göre yeniden düzenlenmesi, sürekli maske kullanımı ve vücut ısılarının düzenli kontrol edilmesi gibi en temel önlemlerin yanında bu olağanüstü ortamda çalışanların akıl sağlığını koruyucu tedbirlerin de alınması gerekiyor.